ülkücü gençlerin buluşma noktası
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Arama
 
 

Sonuç :
 


Rechercher çıkıntı araştırma

En son konular
» Geri Gelen Mektup
Anılarla Atatürk EmptyCuma Haz. 11, 2010 3:20 pm tarafından Admin

» Nihal ATSIZ'ın vasiyeti burada...
Anılarla Atatürk EmptyCuma Haz. 11, 2010 3:15 pm tarafından Admin

» Fatİh Sultan Mehmed Mahkemede
Anılarla Atatürk EmptyCuma Haz. 11, 2010 3:14 pm tarafından Admin

» Fatih Sultan Mehmet'in ibret alınacak kısa bir anısı
Anılarla Atatürk EmptyCuma Haz. 11, 2010 3:13 pm tarafından Admin

» Fatih Sultan Mehmet'in İmtihanı
Anılarla Atatürk EmptyCuma Haz. 11, 2010 3:11 pm tarafından Admin

» Fatih Sultan Mehmet’in Bedduası
Anılarla Atatürk EmptyCuma Haz. 11, 2010 10:48 am tarafından Admin

» Başkalık Vardı
Anılarla Atatürk EmptyCuma Haz. 11, 2010 10:46 am tarafından Admin

» BAŞBUĞ ALPARSLAN TÜRKEŞ
Anılarla Atatürk EmptyCuma Haz. 11, 2010 10:45 am tarafından Admin

» BAŞBUĞUM
Anılarla Atatürk EmptyCuma Haz. 11, 2010 10:42 am tarafından Admin

Tarıyıcı
 Kapı
 Indeks
 Üye Listesi
 Profil
 SSS
 Arama

Anılarla ******

Aşağa gitmek

Anılarla Atatürk Empty Anılarla ******

Mesaj  Admin Cuma Haz. 11, 2010 10:12 am

Ankara'da yakici bir yaz günü idi ****** beraberinde arkadaslari ve yaverleri oldugu halde Kizilcahamam'a giderken Kazan köyü yakinlarinda durmus ve otomobilinden inmisti. Köyün kadini, genci, yaslisi, ihtiyari köylerin içinden geçen, sosede duran bu yabanci konuklari görünce hep kosustular. Kimi su seyirtti, kimi ayran , bunlardan biri, gügümünden aktardigi soguk ayrani ata'ya uzatti:
- bir soguk ayran içermisiniz,dedi.
Bu çorak iklimin kavurdugu yüzünde bronzlasmis Türk kadinin en bariz ifadelerini tasiyan, bir türk anasi idi. Bögrüne sikistirdigi kundagi biraz daha bastirdiktan sonra, sag elindeki ayran bardagini uzatti, bekledi. Ata'si, ayrani kana kana içmis ve biran durakladiktan sonra ona :
- senin kocan kim ? Diye sormustu
Köylü kadini,yüzü tunçlasmis, elleri nasirli bir Türk anasi Ankara'nin kendine has sivesi ile kocasinin Sakarya harbinde bogazindan yaralanmis bir cengaver oldugunu söyledi. Ata bir soru daha sordu :
- ne zaman dogdun?
- 1919'da ****** Samsun'a çiktigi zaman dogdum.
Ata, bir an düsündü. Yil 1934 idi. Kadinin bu ifadesine göre 15 yasinda olmasi lazim gelirdi. Halbuki karsisindaki kadin 25 yaslarinda görünüyordu tekrar sordu :
- nasil olur
- evet , nasil olurdu .bu sati kadin hiç tereddütsüz, o her zamanki nüktedan haliyle ve memleketin isgal altinda geçirdigi aci yillari ima ederek:
- evet pasam,ondan evvel yasamiyordum ki !
Bu espiri ata'yi bir hayli düsündürdü. Ayrilirken yaverine kadinin ismini ve adresini not ettirdi.daha sonra biz sati kadini büyük millet meclisine giren ilk kadin milletvekili olarak görmekteyiz.
__________________________________________________ ______________

Yeşilaycı bir profesör bir konferans veriyor. Bir ara dinleyicilere sormus:

"Bir eşegin önüne iki kova koysanız. Biri su dolu, biri rakı. Hangisini içer?"

Cevabı kendi veriyor: "Tabii suyu."

Gene bitirmiyor soruyor: "Neden?"

Arkadan bir bekri söz alıyor. Yüksek sesle cevaplıyor.

"Eşekliğinden."

****** bu cevaba bayılıyor. Gülüyor, gülüyor.

Bir akşam Orman çiftliğinde yanında erkanı, açık havada oturuyorlar.

Rakılarını yudumluyorlar. Biraz ilerde 15-16 yaşlarında bir çiftçi çocuk çalışıyor. ****** el edip, çağırıyor. Soruyor:

"Söyle çocuk: Bir eşegin önüne iki kova koysan. Biri rakı dolu, biri su. Hangisini icer?"

Anadolu tosunu yutkunuyor. Bakıyor. Gazi Paşa Hazretlerinin ve yanındaki muhterem zevatın önünde rakı kadehleri. Devletin en büyükleri...Esas vaziyetine geçiyor:

"Rakıyı kumandanım!"

****** kahkahayı basıyor. Herkes şaşkın. Ata onlara dönüyor. Muzip:

"Aman beyler! Neden diye sormayın!"
__________________________________________________ _____________

Yıl, 1933; mevsim, kış. Yer, Ankara tren istasyonu.
Akşam üstü.
Gazi, yurt gezisine çıkacak, gar dolup taşıyor onu uğurlamaya gelenlerle.
Gazi trene bineceği sırada bir köylü kalabalığı yararak koşa koşa onun yanına ulaşmayı başarıyor, ayaklarına kapanıyor.
Yaverleri, ilgililer köylüyü tutup götürmek istiyorlar.
"-Bırakın!..." Kendisi eğilip kaldırıyor köylüyü.
"-Nasılsın yurttaşım?"
"-İyiyim Paşam, iyiyim."
"-Senin iyiliğine memnun oldum. Benden ne istiyorsun?"
"-Hayır Paşam, bir şey istemiyorum."
"-Niçin geldin öyleyse?"
"-Seni gördüm, kendimi tutamadım, ayaklarına kapanmak istedim."
"-Yok, sen benden bir şey istiyorsun, söyle bana yapacağım."
"-Sağlığından başka bir isteğim yok Paşam."
"-Ben biliyorum senin istediğini, sen benimle kucaklaşmak istiyorsun."
Köylü yoksul, üstü başı dökülüyor, üstelik giysileri kirli.
Gazi, sarılıyor köylüye, kucaklıyor onu, bağrına basıyor, yanaklarından öpüyor.
O sırada orada kalabalık arasında bulunan Feridun Cemal Erkin diyecektir ki:
-"Etrafıma baktım, herkes mendili çıkarmış ağlıyordu."

__________________________________________________ _____________


O, Cumhuriyet'in 3. yıldönümünde tribünlerden inip, çevresindeki asker çemberini kaldırtıp, yaverini de uzaklaştırıp halkla birlikte, ellerini iki vatandaşının omuzlarına dayamış yürürken duyduğu mutluluğu tatmak isteyecekti hep.
Halk nasıl da kendiliğinden onu incitmemek için arada bir boşluk bırakmıştı o gün.
Epeyi yürümüşlerdi öylece.
"-Artık otomobile binseniz..." demişti birileri.
Onlara dönüp demişti ki:
"-Sen belki ömründe sevmişsindir. Fakat hiç sevildin mi? Bundaki zevk hiçbir şeyde yok. Hele âşığın Türk milleti olursa!..."
Ve eklemişti:
"-Beni bu zevkten biraz daha ayırmayın..."

Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 211
Kayıt tarihi : 10/06/10

http://turkislamdevletleri.hareketforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz