İsrailin KARADENİZ Sevdasına dikkat !!!

[Admin]

Karadeniz'deki temaslarına devam eden İsrail'in Ankara Büyükelçisi Gaby Levy diye başlayan haberler bir süredir basınımızda bolca yer bulmaktadır. Rize’de Rize Belediye başkanının odasında korumasıyla görüşme yapan üslupsuz Levy, Trabzon’da da öğrencilerin yumurtalı tepkisiyle karşılaştı. Daha sert tepkiler görmesi de muhtemel olan Levy acaba neden Karadeniz üzerinde bu kadar duruyor?

İsrail yıllarca Doğu ve Güneydoğu’daki terör olaylarında tarafını terörü desteklemekle belirlemişti. Halen Suriye sınırında ve özellikle GAP’ın suladığı alanlarda toprak alan İsrail, Türkiye üzerinde belirlediği “ karıştırma sahası”nın sınırlarını böylece genişletmiş bulunuyor. 2008 yılında Kaçkarlar’a gelen İsrailli turistlerin buradaki doğa harikası ormanların yok olmasına yol açmak için yanlarında getirdikleri, ağaçları kurutan böcekleri, buralara saldığı iddiası üzerinde pek durulmadan geçiştirilmişti. Sanırız ki bu sefer farklı bir senaryo çizilmekte…

Karadeniz bölgesi üzerinden Lazlık- Gürcülük meselesi yoluyla Hıristiyanlık ve Pontusçuluk oyunları oynandığı artık bir sır olmaktan çıkmıştır. Demokratik açılım adı altında neredeyse her vilayete bağımsızlık verme gayreti gören hükümet bu konuda tedbir almak yerine, bunlar bizden farklıdır felsefesiyle güya özgürlük dağıtmaktadır. Oysa yeri gelince aklınca Başbuğ Alparslan TÜRKEŞ’ten cümle aktarımı yapan Tayyip Erdoğan bu konuda onun söylediği, Türkiye Cumhuriyeti’ni bölmek gibi bir özlükten bahsedilemez, sözünü zannediyoruz ki hiç duymamış.

Bağımsız ( ! ) Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakan’ı Tayyip Erdoğan’ın eş başkanı olduğu ABD ve İsrail ortak yapımı “Büyük Ortadoğu” projesi sınırlarına ve eylem planına baktığımızda Karadeniz’de kurulması planlanan Pontus Devleti için zemin yoklaması yapmaya başlayan İsrail, Ankara Büyükelçisi Gaby Levy’i bu konuda yetkili kılmış olsa gerek. Yoksa Trabzon ve Rize’de tarihi yerleri ve yaylaları gezmek harici bir işi olmaması gereken bu şahıs buralarda tepki alacağını bile bile bu kadar rahat gezmezdi diye düşünüyoruz. Yoksa kargaşa ortamı meydana getirerek Karadeniz Bölgesi üzerindeki emellerini daha rahat gerçekleştireceklerine olan inancıyla mı hareket ediyorlar? Diyarbakır – Ankara ve Diyarbakır – İstanbul seyahatlerimizin her seferinde uçakta yabancı turistlerin ( ! ) olmasını normal karşılamaya başladık. Çünkü bizim TV’lerimiz, gazetelerimiz büyük ilim kadınları Hülya Avşar ve muhterem annelerinin Avşar boyunun Kürtlüğünü ispatıyla meşguldüler. Bugün de benzer manzaralarla Karadeniz Bölgesi’nde karşılaşmaktayız. Rahip Santoro ve Hrant Dink’in öldürülmesiyle hızlanan bu oyunda biz Karadeniz insanının tepki vermesini engellemek adına öncelikle bu şekilde kurbanlar verdirildiğini düşünüyoruz. Tepki gösterenlerin “aşırı milliyetçi” yaftası ile suçlanması direnç kırmanın en büyük yolu. Anne babalar eskiden gönüllü yolladıkları evlatlarını artık bu tür eylemlere yollamak istemektedirler. Sanki vatan savunması adına tepki gösterecek olan bu gençlerin ellerine silah alıp birilerini vuracaklarını düşünmektedir. Daha da doğrusu onlara bu şekilde düşündürülmektedir.

Büyük Ortadoğu Projesi’nin en zor ayağı olarak gördükleri Karadeniz’de Pontus Devleti kurma girişimlerinin İsrail’e çok pahalıya mal olacağı muhakkak. Çünkü tüm girişimlerinde bilinçli bir şekilde, sağ duyulu tepkiler gösteren ve siz Pontus’sunuz lafını duydukça Türk olduğu için bir kez daha şükreden Karadeniz Türklüğü, Türk olmanın dışında bir şeyi kabul etmemektedirler. Ortadoğucuların işi Güney Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki gibi kolay olmayacaktır. Onlar, Osmanlı sizi zorla Müslüman yaptı, siz aslında Hıristiyan’dınız, sözünü duydukça çok şükür ki öyle ise Allah, Osmanlı’dan razı olsun demeye devam etmektedir. Biz inanıyoruz ki Karadeniz Türk’ü daima bu iftiraları göğüsleyecektir. Karadeniz dışında yaşayan bizlerin üzerine düşen önemli görev ise, Karadenizli herkese “LAZ” deme hastalığından kendimizi kurtarmaktır. Güneydoğu’da yaşayan herkese “ Kürt” diye diye, oralarda yaşayan bütün Türkleri Kürtleştirdiğimiz gibi, Karadeniz’i de Lazlaştırmayalım…

Son Kale ekibi olarak İsrail Büyükelçisinin bu girişimlerini şiddetle kınıyoruz. Ülkemizde misafir olduğunu kendisine hatırlatıyor ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bölünmez bir bütün olduğunu kabul etmek şartıyla Ankara Büyükelçisi olabileceğini kendisine Devlet olarak söylediğimizi unutmasını ise hafıza kaybından öte kasti bölücülük çalışması olarak gördüğümü belirtmek istiyorum.